Lütfen telefonunuzu dik konuma getiriniz.

Ana Bilim Dalı Hakkında Genel Bilgiler

Genel Bilgiler

Biyofizik, fiziksel ve fizikokimyasal prensipler ile matematiksel modeller ve bilgisayar teknikleri kullanarak canlı yapının yapı ve işleyişini, hastalıkların ortaya çıkışını açıklayan, hastalıkların tanı ve tedavisine yönelik yenilikçi yaklaşımlar ortaya koyan bilim dalıdır. Biyofizik Anabilim Dalı Temel Tıp Bilimleri Bölümü’nde yer alması nedeniyle, programımız farklı disiplinlerden mezun olmuş adaylar için Biyofizik alanında lisans üstü eğitim gereksinimine cevap verebilecektir.  Biyofizik, canlı organizmaların yapı ve işleyişine ait olayları fiziksel prensipler ve yöntemlerle açıklayan multidisipliner bir bilim dalıdır. Biyofizik Anabilim Dalı, bu disipline ait eğitim ve araştırma faaliyetleri içerisinde yer alan insan vücudundaki biyofiziksel olayların daha etkin bir şekilde açıklanmasının yanı sıra, tıpta teşhis ve tedavi amacı ile kullanılan pek çok teknolojinin temel prensiplerinin anlaşılmasına, bunların başarılı bir şekilde kullanılmasına ve yeni tekniklerin geliştirilmesine katkıda bulunmaktadır. Ayrıca, multidisipliner bir alan olmasından dolayı da kendi alanı ile ilgili ve diğer temel ve klinik bilimlerdeki bilimsel çalışmalara büyük katkı sağlamaktadır. Günümüzde çoğu biyofiziksel araştırma yöntemleri ile canlı yapıların atomik ve moleküler yapıları ile molekülerinin fonksiyonel özellikleri aydınlatılmaya çalışılmakta ve bu alanda çalışacak olan araştırmacılara ve akademisyenlere ihtiyaç duyulmaktadır. Biyofizik alanında lisan üstü programlar bu amaca doğrudan hizmet etmektedir. Diğer bilim alanlarında olduğu gibi Biyofizik alanındaki lisans üstü programlar kendi alanında ileri bilgi ve teknikleri, araştırma yöntemlerini ve becerilerini tamamlayıcı niteliktedir. Anabilim Dalımızda lisans üstü program açılması isteği de bu amaca yönelik olup, kaliteli ve ileri düzeyde araştırma yapabilecek araştırmacılar ve akademisyenler yetiştirmektir. Teorik bilginin her şekilde paylaşılabildiği günümüzde deneysel çalışmaların yapılması ve takibi kendi içerisinde organize olan ve aynı ortamda birlikte çalışacak bilgi birikimine sahip bir ekiple mümkün olabilmektedir. Bu nedenle Biyofizik Anabilim Dalında lisans üstü programlarının açılması bilimsel açıdan ve öğretim üyesi yetiştirme açısından gereklidir. 


Tarihçemiz

Biyofizik, 19. yüzyılda Newton fiziğinin ilkelerinin biyolojik bilimlere uygulandığı zaman başladı. Bu dönemde, Berlin Fizyolog Okulu "Berlin school of physiologists" fizik ve kimyayı canlı sistemlerin çalışmasına uygulayarak ilk büyük çaplı fizyoloji çalışmasını ortaya koydu. Bu okul, fizyolojik araştırmalardan elde edilen yeni bir temel oluşturdu. Emil DuBois-Reymond sinirlerin bir elektrik potansiyel sistemine sahip olduğunu gösterdi. Carl Ludwig kan kan basıncını ölçtü. Hermann von Helmholtz oftalmoskopu icat etti ve mekansal algı, renkli görme ve hareketli görüntü üzerinde teoriler geliştirdi. Ernst von Brücke enerjinin korunumu prensibine dayanan "psikodinamik" terim ortaya koydu ve Newton Fiziğinden sonra psikolojik teorileri modellemek için Sigmund Freud etkiledi. 1910 yılında, Amerikalı eğitimci Abraham Flexner, Berlin Okulunda Carl Ludwig ile çalışan dört Amerikalıdan etkilenerek ABD ve Kanada'da tıp eğitimi ile ilgili bir rapor yazdı. 1930 yılında Flexner raporu tıp fakülteleri için reform niteliğinde oldu ve böylece biyofiziksel deneysel fizyoloji "bilimsel tıp" eğitimi kriteri olarak kabul edildi. 1920'lerin başlarında, Alman üniversiteleri organizmalar üzerinde radyasyon etkilerini araştırmak için Biyofizik Enstitüleri kurdu. 1944 yılında Otto Glasser,, X ışınlarına maruz kalmayı ölçmek için Dozimetre geliştirdi ve bunu "Medical Biophysics" başlıklı kitabında yayınladı. 2009 yılında, sınırları belirli olan tıbbi biyofizik insan vücudunun yapı ve işleyişi ile ilgili fiziksel prensiplerin yanı sıra tıpta görüntüleme teknolojilerini moleküler düzeyde işaretleme tekniklerini, elektrik, radyo dalgası ve ultrason gibi fiziksel ajanlarla yapılan tedavilerin prensiplerini ve buna benzer birçok tanı ve tedaviye yönelik teknolojileri içerisine alan bir alan oldu. Bu alanda çalışan çok sayıda bilim insanı, çalışmaları ile Nobel Tıp Ödülü sahibi oldu. Ülkemizde Tıp Fakültelesi Fizyoloji Anabilim Dalları içerisinde Bilim Dalı olarak yapılanmış olan Biyofizik, 1987 yılından itibaren Tıp Fakültelerinde Anabilim dalı olarak yerini aldı ve daha önce tıp fakültelerinde mevcut olan Tıbbi Fizik veya Medikal Fizik kürsüleri de Biyofizik Anabilim Dalı içerisine dahil edildi. Mevcut yapılanması ile Tıp Fakültesi Temel Tıp Bilimleri içerisinde yer alan Biyofizik Anabilim Dalı Tıp Fakültelerinin mezuniyet öncesi tıp eğitimi ile Sağlık Bilimleri içerisinde yer alan diğer fakülte ve yüksekokulların ilgili bölümlerinde teorik ve uygulamalı eğitim vermektedir.

Sağlık Bilimleri Enstitüsü bünyesinde yer alan Biyofizik Anabilim Dalı, 2017 yılında tezli yüksek lisans ve doktora programlarında lisansüstü eğitime başlamıştır